GÖKHAN AVCIOĞLU İLE DİYALOGTAYIZ
Aydınlatma Tasarımı konusunda, sektörün farklı disiplinlerinden konuklarımızla gerçekleştirdiğimiz “Diyalog” röportajlarımızda bu ay, GAD Mimarlık kurucusu Mimar Gökhan Avcıoğlu’nu ağırlıyoruz.
1994 yılından bu yana faaliyetlerine devam ederek mimari proje üretimi, araştırma ve tasarımı konusunda kendi alanında öncü gruplardan biri olan GAD Mimarlık kurucusu Mimar Gökhan Avcıoğlu ile aydınlatma tasarımı üzerine konuştuk.
1- Hayatınızda, işinizde ya da evinizde ışık, yaşam tarzınızı nasıl etkiler?
Doğrudan etkiler. Yapay ışık, üzerinde düşünülünce senaryolar oluşturulunca, tadından yenmiyor. Geceleri bize bir ışık enstalasyonuna dönüştürebiliyor. Mekânları daha keyifli yaşanır kılıyor.
2- Aydınlatma Tasarımı projenizde/yatırımınızda aşağıdakilerden hangisidir? Neden?
• Bilim
• Teknik
• Sanat
Bu soruya her üçü de derim. Işığı her zaman proje özelinde farklı bir konseptte ele aldığım için, haliyle her projeye kattığı değer de çok farklı oluyor. Daha public bir projede ışığı kullanmak daha kolayken, mahremiyeti sağlamanın göz önünde bulundurulması gerektiği bir konut projesinde elbet daha zordur. Bodrum'da yaklaşık 20 sene önce yapmış olduğumuz Exploded House projemizde ışığı açık mekân – yarı açık mekânı kurgularken ele aldık. Projede kullandığımız 4,5 metre yüksekliğindeki camlar tıpkı araba camları gibi… Bu alışılmadık kullanım iç mekân ile dış mekân arasında kesintisiz bir iletişimi sağlıyor. Bu camlar sıcak havalarda tamamen aşağı inerek doğal havalandırmayı teşvik edici şekilde, kapalı bir mekânı yarı açık bir mekâna dönüştürüyorlar. Tasarımcı olarak inşa ettiğimiz yapılarda mekânlarda bir yandan mahremiyeti korunaklılığı sağlarken öte yandan gün ışığını mümkün olduğunca her yere almak aktarmak isterim. Gün ışığının olmadığı saatlerde yapay ışıkla çaktırmadan gözümüze sokmadan hatta eğlenceli dramatic bir halle bu ihtiyacı karşılamanın peşindeyim. Medeniyetimizin ilerleyişi yapay ışığın keşfiyle başlar. Eskiden geceler yoktular…
Farklı bir yaklaşımla, yakın zamanda üzerinde çalıştığımız Kapadokya projesinde ise doluluk – boşluk ilişkisini yakalamamıza fazlasıyla yardımı oldu. Bu sebeple ışık hem projenin ölçeğine hem de içeriğine göre projeye çeşitli farklı değerler katabilen bir malzeme olarak kullanılabiliyor.
3- Mimari Aydınlatma Tasarımı sizce projeye bir değer katabilir mi?
Bu soruyu farklı bir açıdan ele alarak, projelerimizi yaptığımız alanlarda proje konseptlerine göre ışık kullanımımızın şekillendiğini söyleyebilirim. Çok farklı amaçlarla farklı kullanım alanlarına hitap eden bu unsur, her projede farklı kimliğe bürünüp projeye farklı bir değer katabiliyor. Işığı kimi projemizde öne çıkarırken kiminde oldukça geri planda ama önemli bir rol vermeyi tercih ediyoruz. Bu sebeple ışık kullanımının bana bir konsept çağrıştırmaktan ziyade, benim için bir konsept çerçevesinde geliştiğini söyleyebilirim.
4- Aydınlatma Tasarımcısıyla çalışmış olduğunuz sürecin size yatırımcı/yönetici olarak ne kattığını düşünüyorsunuz?
Işık kullanımında l’esprit, gimmick, fantasy faktörleri işin içine fazla dahil oldukları noktada ilgimi kaybediyorum.
İyi bir aydınlatma tasarımcısıyla çalışmak, mekânları sadece aydınlatmanın ötesine götürür. Bu tamamen projeye göre şekillenen bir süreç. Şu sıralar üzerinde çalıştığımız Kapadokya projesinde açılmış olan boşlukların oldukça gerisinde, yansıma etkisi minimum olacak şekilde kullanmaya çalışıyoruz. Bu durum tabii ki Kapadokya’nın bize anımsattığı doluluk boşluk etkisi ve bizde hissettirdikleri çerçevesinde gelişiyor. Bizim projelerimizdeki ışık yaklaşımımız ağırlıklı olarak bu yönde gelişti.
Divan Kuruçeşme projesinde olduğu gibi ben ışığı yerde duvarda tavanda mümkünse ışık kaynağının direkt temasından çok bir yerden yansıyarak çevresini aydınlatan tasarım anlayışını seviyorum. Divan Kuruçeşme’de bu düşüncelerimizi Nergiz Arifoğlu ile birlikte birbirinden çok farklı mekânlarda farklı çözümlerle ortaya çıkardık.